79 yıllık özlem

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, 79 yıl önce bugün hayata gözlerini yumdu.

Bugün 10 Kasım… 1938 yılından sonraki her 10 Kasım bu topraklarda yaşayanlar için hüzün anlamı taşıyor. 1881 yılında dünyaya gelen Mustafa Kemal Atatürk, onca savaş meydanından zaferle çıktıktan sonra 57 yaşında iken siroz hastalığına yenik düştü.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Mustafa Kemal, 1881 yılında Selanik’te dünyaya geldi.

1902 yılında İstanbul Harbiye Mektebi’ni piyade üsteğmen olarak tamamladı.

Ardından Harp Akademisi’ne giden Mustafa Kemal, kurmay yüzbaşı olarak mezun oldu.

1905 yılında Şam’da, 1907’de ise Makedonya’da görev aldı.

1911 yılında İtalya’nın Trablusgarp’a asker çıkarması üzerine Tobruk’a gönderildi.

Binbaşı rütbesi alan Mustafa Kemal, Balkan Savaşları’na katıldı.

1913’te Sofya’da ataşelik görevinde bulunan Mustafa Kemal, 1915 yılında ise Tümen Komutanı olarak Çanakkale Savaşı’nda görev yaptı.

Gelibolu’da düşmana geçit vermeyen Türk ordusunun komutanı, “Anafartalar Kahramanı” olarak ün kazandı.

4 yıl sonra Doğu Cephesi’ne Kolordu Komutanı olarak atanan Mustafa Kemal, generalliğe yükseldi.

1917’de Filistin ve Suriye’de görev yapan 7’nci Ordu Komutanlığı’na atandı. Bir yıl sonra İstanbul’a geldi.

19 Mayıs 1919’da Samsun’a doğru yola çıktı. Askerlikteki görevinden istifa ederek Erzurum ve Sivas kongerelerine başkanlık yaptı.

1920 yılında TBMM Başkanı olarak seçildi. 1921’de Sakarya Meydan Savaşı, 1922’de Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin kazanılmasını sağladı.

29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi. Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı oldu.

Atatürk’ün ilk hastalık belirtisi 1937 yılında ortaya çıktı. 1938 yılı başlarında Yalova’da bulunduğu sırada, ciddi olarak hastalandı.

Buradaki tedavi olumlu sonuç verdi. Fakat tamamen iyileşmeden Ankara’ya yaptığı yorucu yolculuk, hastalığının artmasına sebep oldu.

Bu tarihlerde Hatay sorununun gündemde olması da onu yormaktaydı. Hasta olmasına rağmen, Mersin ve Adana’ya geziye çıktı.

Kızgın güneş altında askeri birlikleri teftiş edip tatbikat yaptıran Atatürk, çok yorgun düştü. Güney seyahati hastalığının artmasına sebep oldu.

Atatürk, 26 Mayısta Ankara’ya döndükten sonra tedavi ve istirahat için İstanbul’a gitti. Doktorlar tarafından, siroz hastalığı teşhisi konuldu. Deniz havası iyi geldiği için Savarona yatında bir süre dinlendi.

Bu durumda bile ülke sorunlarıyla ilgilenmeye devam etti. İstanbul’a gelen Romanya kralı ile görüştü. Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık etti. Hatay Antlaşması’nın 4 Temmuz 1938’de yürürlüğe girmesi Atatürk’ü çok sevindirip moralini düzeltti.

Temmuz sonlarına kadar Savarona’da kalan Atatürk’ün hastalığı ağırlaşınca Dolmabahçe Sarayı’na nakledildi fakat hastalığı durmadan ilerliyordu. Atatürk’ün hastalığını duyan Türk halkı, sağlığıyla ilgili haberleri heyecanla takip ediyor, bütün kalbiyle iyileşmesini diliyordu.

Hastalığının ciddiyetini kavrayarak 5 Eylül 1938’de vasiyetini yazıp servetinin büyük bir kısmını Türk Tarih ve Türk Dil kurumlarına bağışladı.

Ekim ayı ortalarında durumu düzelir gibi oldu fakat çok arzuladığı halde, Ankara’ya gelip Cumhuriyet’in 15. yıl dönümü törenlerine katılamadı. 29 Ekim 1938’de kahraman Türk Ordusu’na yolladığı mesaj, Başbakan Celal Bayar tarafından okundu.

‘Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferlerle beraber medeniyet nurlarını taşıyan kahraman Türk ordusu’ sözü ile Türk ordusunun önemini belirtti. Atatürk, 1 Kasım 1938’de Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılış töreninde de bulunamadı. Hazırladığı açılış nutkunu Başbakan Celal Bayar okudu.

Atatürk, hayata gözlerini yumana kadar memleket meselelerinden bir an olsun bile uzak kalmamıştı. Mustafa Kemal’ın hastalığı o sıralar tekrar şiddetlendi ve 8 Kasımda sağlığıyla ilgili raporlar yayımlanmaya başladı. Bütün memleketi tekrar derin bir üzüntü kapladı.

Herkesin kalbi onun kurtulması dileğiyle çarpıyordu ancak kurtarılması için gösterilen çabalar sonuç vermedi ve korkulan oldu.

10 Kasım günü saat dokuzu beş geçe Mustafa Kemal Atatük, Dolmabahçe Sarayı’nda hayata gözlerini yumdu.

Bu kara haber, yalnız Türkiye’yi değil, bütün dünyayı yasa boğdu.

Birçok devlet onun cenaze töreninde bulunmak üzere temsilciler göndererek, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusuna karşı duydukları derin saygıyı belirten mesajlar yolladı.

16 Kasım günü Atatürk’ün tabutu, Dolmabahçe Sarayı’nın büyük tören salonunda katafalka konuldu. Üç gün üç gece, gözü yaşlı bir insan seli ulu önderine karşı duyduğu saygı, minnet ve bağlılığını ifade etti. Ata’nın cenaze namazı 19 Kasım günü Prof. Şerafettin Yaltkaya tarafından kıldırıldı. On iki generalin omzunda sarayın dış kapısına çıkarılan tabut, top arabasına konularak, İstanbul halkının gözyaşları arasında Gülhane Parkı’na götürüldü. Buradan bir torpido ile Yavuz zırhlısına nakledildi. Büyükada açıklarına kadar, Türk donanması ve törene katılmak için gelmiş olan yabancı gemilerin eşlik ettiği Yavuz zırhlısı cenazeyi İzmit’e getirdi. Burada Yavuz zırhlısından alınan cenaze, özel bir trene kondu. Atatürk’ün naaşı daha sonra Ankara’ya götürüldü.

Atatürk’ün vefatı üzerine Cumhurbaşkanı seçilen İsmet İnönü, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, bakanlar, Genelkurmay Başkanı, milletvekilleri ile ordu ve devlet ileri gelenleri tarafından karşılanan cenaze, Meclis önünde hazırlanan katafalka konuldu.

Ankara halkı da onun cenazesi önünden saygıyla geçerek son görevini yaptı.

21 Kasım 1938 Pazartesi günü, sivil ve askeri yöneticiler ile yabancı devlet temsilcilerinin hazır bulunduğu ve on binlerce insanın katıldığı büyük bir tören yapıldı.

Daha sonra Atatürk’ün tabutu katafalka alınarak, Etnoğrafya Müzesi’nde hazırlanan geçici kabre konuldu.

10 Kasım 1953’te Etnografya Müzesi’nden alınan Atatürk’ün naaşı Anıtkabir’e getirildi.

Yurdun her ilinden getirilmiş toprak ile hazırlanan ebedi istirahatgahına yerleştirildi.