Amerika’da Shakespeare karakterlerine kendi yorumunu katacak genç Türk kızı

Başarılı olmanın anahtarı, kendinize inanmanızdır!

SOYLEŞİ | Turkish Life Magazine ÖZEL

Eğer hayatta başarılı olma konusunda gerçekten ciddiyseniz o zaman hayatta başarılı olmuş insanların ilham veren hikayeleri ile kendinizi eğitmekten başka yapacak daha iyi bir şey olmadığını düşünüyorum. Başarılı olan insanları görüyor olmak yeterli olmayabilir. O insanın başarıya giden yolda nelerden vazgeçtiğini ya da ertelediğini ne kadar çabaladığınıda görebiliyor olmalısınız.

Elbette bu hikayeler, sadece keyifle okunması için anlatılmıyor, her okuyana ilham vermesi, motive etmesi ve insanları profesyonel hayatlarında ya da özel hayatlarında başarılı olabilmeleri için cesaretlendirmesi de gerekiyor.

En önemlisi hayatta başarılı olmanın anahtarı, kendinize inanmanızdır! İşte böyle bir hikayenin henüz ilk sayfalarından aldığım, kendi şansını yaratan, hayallerinin peşinden giden bir Türk kızının Amerikada’ki zorlu oyunculuk hikayesini paylaşmak istiyorum.

Yasemin Eti-Photo by Joe Henson

Ankaralı Yasemin Eti, lise yıllarında başladığı çok sevdiği oyunculuk için kalbinin sesini dinledi drama öğretmeninin desteğiyle soluğu New York’ta aldı. SUNY Purchase başta olmak üzere beş konservatuarın secmelerine katıldı. Her yıl 800 öğrencinin başvurduğu sadece 18’inin kabul edildiği ‘SUNY Purchase’a kabul alacağını düşünmemesine rağmen şansını denemek istedi. Bir hafta sonra kabul edildiğini öğrendi. Ankaraya döndü liseyi bitirdi üç ay sonra Amerika’ya taşındı ve hayal ettiği oyunculuk eğitimine ve yeni yaşamına New York’ta başlamış oldu.Yeni okulundaki öğretmenleri aksanını düzeltmedikçe sadece Türk ve Orta Doğulu karakterleri oynayabileceğini söylemesiyle henüz birinci sınıftayken halletmesi gereken çok önemli bir sorun ile yüzleşmesine neden oldu. Yasemin, o yaz arkadaşları tatil yaparken her sabah aynanın karşısında diksiyon egzersileri yaparak aksanını değiştirmek için çalıştı. En büyük hayali Dünya Klasiklerini anadilinden farklı bir dilde oynamak başarılı olmak istiyordu. Yabanci olmasının başka bir dilin aksanının bunun önüne geçmesini istemiyordu. Tatil dönüşü okuldaki öğretmenleri ve arkadaşlarını şaşırtmayı başarmıştı Yasemin.

Yasemin Eti”nin ‘Chamber Theatre Productions’ ile ciktigi turneden. Legend of Sleepy Hollow oykusundeki Katrina Van Tassel karakteri.

Okulda ilk sergiledikleri oyunda ‘Marat/Sade’de başrole seçildi. Bunu takip eden beş oyunda daha rol aldı, bunlardan Bertolt Brecht’in ‘Kafkas Tebeşir Çemberi’ oyununda da başrol oynadı. Üçüncü ve dördüncü sınıfta ‘SUNY Purchase’ en değerli oyuncu ödülünü kazandı. Mayıs 2016’da okulunu birincilikle bitirdi.

Yeni yaşamında zorlu bir profesyonel mücadele başlıyordu Yasemin için, çünkü O’da çok iyi biliyordu ki iş bulmak için çok fazla adayın var olduğu bir şehirdi New York. Mezun olduktan sonra tiyatro şirketlerinin kapısını çalmaya, seçmelerine katılmaya, iki küçük tiyatroda (Alpha NYC ve Eastline Productions) aldığı küçük rollerle çalışmaya başlamıştı artık. Kısa bir süre sonra ‘Chamber Theatre Productions’ın ulusal turnesine seçilen beş oyuncudan birisi olmayı başardı. Provalar için Boston’a taşınan Yasemin, iki ayın sonunda yirmi altı eyalet, yetmişe yakın şehirde beş ay sürecek bir turnede buldu kendisini. Canlandırdıkları öyküler Edgar Allan Poe, Washington Irving, W.W. Jacobs, Guy De Maupassant ve Mark Twain’in kısa klasikleriydi. Hergün arka arkaya altı kısa oyunla ortaokul ve lise öğrencilerinin karşısına çıkıyorlardı. Turnede beş oyuncu, üç teknisyen her sabah yedide uyanıp tiyatro setini kurup, kostüm giyip, makyaj yapıp oynadılar, oyun bitiminde seti topluyor, kamyona tekrar yüklüyor ve bir sonraki şehire doğru yola çıkıyorlardı.

Chamber Theatre Productions ile turneden. Celebrated Jumping Frog of Calaveras County oykusunden Saloon Girl karakteri.

Beş ay boyunca her gece farklı bir şehirde uyudu Yasemin. Amerika’nın farklı yüzlerini gördü kültürünü ve renklerini tanıdı. Bu tecrübeyi çocuklarla paylaşmaktan mutlu olmuştu, çünkü birçoğunun ilk tiyatro oyunuydu izledikleri. O’da tiyatroyu yeniden keşfediyor, bildiklerini pratikte deneme şansı buluyor yeni tecrübelere sahip oluyordu.

Purchase Repertory Theatre ile Marat/Sade oyunundan. Basrol olan Charlotte Corday karakteri.

Turne bitip New York’a döndükten sonra, yere daha sağlam basmaya, film ve oyun teklifleri ile günleri daha dolu yaşamaya başlamıştı. Nisan ayı sonunda Alpha NYC tarafından sahnelenecek ’12 Kızgın Kadın’, Mayıs ayında gösterimi yapılacak American Theatre of Actors’ın ‘Üçüncü Richard’ oyununda Lady Anne karakterini canlandırmanın telaşı var şu günlerde. Woodstock Shakespeare Festivali seçmelerini kazanarak ‘Venedik Taciri’ oyununda başrolde, ‘Portia’ rolünü sahnelemesi de yeni bir müjdeli haber. Provaları Haziran ayında başlayacak oyun Temmuz ve Agustos aylarında seyirci karşısına çıkacak.

İşte benim bu hikayenin ilk sayfalarından aldıklarım bunlar, tabiki hepsi bu kadar değil, ‘Yasemin Eti’ bu yolda daha çok roller alacak, çok daha sahne tozu yutacak, Dünya’nın merkezinde daha çok klasik oyunda başrol oynayacak,

Marat/Sade oyunundan

Shakespeare karakterlerine kendi yorumumunu katacak, hızlı tempoda çalışmaya, seçmeden seçmeye koşmaya, hayallerinin peşinden gitmeye devam edecek. Amerika’da saygı duyulan ve sevilen bir Türk tiyatro sanatçısı olmak için nice söyleşiye konu yapılacak.

Gelin şimdi kendi diliyle sorularımıza verdiği samimi cevaplara…

Marat/Sade

Sinema mı? Tiyatro mu?
Tiyatro.

Amerika’da oyuncu olabilmenin zorlukları ve kırmızı çizgileri nelerdir?
Amerika bazı kalıpların yeni yeni dışına çıkmaya başladı. Mesela bir kere bir reklam ajansı ile görüşmeye gittiğimde, bana “on sene önce, sarışın mavi gözlü olmadığın için reklam sektöründe asla iş bulamazdın” demişlerdi.

Ayrıca bu işi yapmak isteyen özellikle New York’ta çok insan var. Rekabet çok fazla. Seçmelere gidiyorsun, tıpkı sana benzeyen kırk kişi ile aynı odada çağrılmayı bekliyorsun. Sonra rolü sadece bir kişi alıyor. İki seneyi işsiz geçiren oyuncu çok. Riskli bir meslek. Bazen bir seçmeye randevu almak bile çok zor. Evetten çok hayırın olduğu bir meslek. Yılmamak, kendine güvenini, sanata olan sevgini kaybetmemek büyük güç, direnç gerektiriyor.

Nasıl bir izleyicisiniz? En son hangi oyunu ya da filmi izlediniz? Dizi izler misiniz?
Sinema ve tiyatroya gitmeyi çok seviyorum. Keşke tiyatro da sinema fiyatlarında olsa ancak New York’ta ne yazık ki bir oyuna bilet iki yüz dolara kadar çıkabiliyor. Farklı ülkelerden çıkan filmleri izlemeyi çok seviyorum. IFC, Angelika gibi New York’ta sadece “Foreign” veya “Indie” filmler gösteren çok güzel sinemalar var. En son Broadway’de Cate Blanchett’in oynadığı “The Present” oyununu izledim. Dizi izlerim. Şu an Narcos dizisini izliyorum. Onun dışında Game of Thrones, Stranger Things ve Orange is the New Black dizilerini çok seviyorum. Bir diziye bağlanmam çok zor oluyor. Eğer ilk on dakikasını beğenmezsem kapatıyorum, ancak eğer beğenirsem sonuna kadar izlemeye çalışıyorum.

Eastline Productions ile Hay Fever oyunundan Jackie karakteri

Rolüne nasıl hazırlanıyorsun? Canlandıracağın bir karakter için nasıl çalışıyorsun?
İlk olarak oyunu üç dört kere okuyorum. Oyunda anlatılan hikaye, verilmeye çalışılan mesaj nedir, onu anlamaya çalışıyorum. Sonra aynısını karakterimin bulunduğu sahneler için yapıyorum. Konservatuarda hocalarım hep bir oyuncunun amacının yazarın anlatmak istediği hikayeyi seyirciye ulaştırmak olduğunu söylerdi. O yüzden oyunu tekrar tekrar okuyup karakterimin bu hikayeye ne kattığını anlamaya çalışıyorum.

Sonra oyunda karakterim hakkında başka karakterlerin söylediklerine, karakterimin kendi hakkında söylediklerine ve yazarın karakterim ile ilgili dediklerine bakıyorum. Buradan karakterimin kişiliğini, kültürel değerlerini, ahlakını, prensiplerini, hayata bakışını, kültürel, sosyal, ekonomik durumunu, hayattaki amacını, hayattan istediklerini, hayallerini, korkularını çıkarmaya çalışıyorum. O karaktere benzer karakterlerin olduğu film, dizileri izliyorum, bol bol araştırma yapıyorum. Bunların hepsini provadan önce ödevim gibi yapıyorum ki provalar başladığında deneyip yanılmaya, keşfetmeye vaktim olsun.

Purchase Repertory Theatre ile Stage Door oyunundan Bernice karakteri.

Sahne sizin için ne ifade ediyor? Bu kadar uğraşa değecek ne var sahnede?
Sahnede olmaktan keyif aldığım gibi hayatta başka hiçbir şeyden keyif almıyorum. Sahnedeyken sanki hayatımdaki tüm taşların yerine oturduğunu hissediyorum çünkü seyirci sahnede kendinden bir parça bulabiliyor. Bazı oyunları izlerken karakterlerle o kadar özdeşleşiyorum ki, o an onların hikayesini dinlerken sanki dertlerime deva buluyorum. Bunun aynısını seyirciye yapabileceğimi düşünmek bana mutluluk veriyor. Sanatımla insanlara yardımcı olabilme fikri beni bu yolda devam ettiriyor.

Bertolt Brecht oyunu Kafkas Tebesir Cemberi. Basrol Grusha karakteri

Tiyatro mesaj vermeli mi, nedir tiyatronun rolü? İki farklı kültürü yaşayan birisi olarak, farklılıklar tiyatroya nasıl yansıyor? İzleyici kültüründeki farklılıklar nelerdir?
Tiyatronun rolü insanı insana anlatmaktır bence. Tiyatronun rolü insana sorgulamadığı değerleri, kuralları, prensipleri sorgulatmaktır. Tiyatronun rolü, aynı Shakespeare’in Hamlet’te söylediği gibi, insanlığa ayna tutmaktır. Evet, bence en iyi oyunlar içinden bir mesaj çıkarabileceğin, insanların içinde bir şekilde kendini bulabileceği oyunlardır.

Kültür farklılığı sahneye epey yansıyor. Özellikle komedide çok farklılıklar olduğunu düşünüyorum. Trajedi bence bir derece daha evrensel. Ancak Amerikalıların komik bulduğu bazı oyunları Türklerin komik bulacağını düşünmüyorum. Aynısı tersi için de geçerli. Bence komedi insanların toplumsal, kültürel değerlerine bağlı.

Marat/Sade

Aksanından ya da etnik kimliğinden dolayı çok iyi oynadığına inandığın bir oyuna seyircinin tepkisi ya da tavrı oluyor mu?
Çoğu zaman seyirci yabancı olduğumu anlamıyor. Sonrasında eğer önceden Türk olduğumu duymuşlarsa, yanıma gelip nasıl bu kadar düzgün konuştuğumu soruyorlar. Etnik kimliğim bugüne kadar bir sorun yaratmadı. Tam tersine, tipim dolayısıyla kimse tam olarak çıkaramıyor nereli olduğumu. Bazıları Latin olduğumu düşünüyor, bazıları İtalyan veya Yunan, bazıları ise Orta Doğulu. Bu da işimi kolaylaştırıyor. Role göre aksanı biraz çalışırsam, genelde seyirci o rolün gerektirdiği etnik kimliğe sahip olduğuma inanıyor.

Kendinize en çok yakıştırdığınız ya da en çok oynamayı istediğiniz bir rol var mı?
Anton Chekhov’un rollerini kendime çok yakıştırıyorum. Konservatuarda Chekhov üzerinde çalışırken Amerikalılar kültürel farklardan dolayı oyunları anlamakta zorlanıyordu. Ancak ben Chekhov oyunlarındaki sofra, muhabbet, samimiyet anlayışının biz Türklere çok benzediğini düşünüyorum. Bu karakterler kalpten hareket ediyorlar ve bu özelliklerini kendimde görüyorum.

Başlangıçtan bugüne çıktığın bu yolculukta aldığın notları önemli başlıkları paylaşmak ister misin?
Sabır çok önemli. Sabır, inanç ve dirayet. Eğer bir şey istiyorsan oturup sana gelmesini beklemektense istediklerin için çalışmak, emek vermek, uğraşmak. Ancak tüm uğraşlarına rağmen yine de olmadıysa o zaman başka bir fırsatın seni beklediğini bilmek. Her zaman hayalinin olacağına inanmak.

Keşkelerin oldu mu?
Bazen bir oyun kapandıktan iki üç ay sonra başıma bir olay geliyor veya bir film izliyorum, bir müzeye gidiyorum, o sırada oynadığım karakter ile ilgili çok önemli bir keşifte bulunuyorum. O zaman “Ah keşke bunu oyun kapanmadan önce keşfetseymişim, çok daha iyi oynarmışım” diyorum. Mesela turdayken 5 ay boyu hep aynı oyunları oynadık. Toplam yetmiş performansımız oldu. Tur bitti, bir gün Rhode Island’da bir malikaneyi müzeye cevirmişler, onu gezmeye gittim. Turda oynadığım karakter hep böyle ihtişamlı bir evde yaşamak, altınlar gümüşler, pırlantalara sahip olmak, balolara gidebilmek isteyen bir karakterdi. Karakterin o imrenme duygusunu, gösteriş merakını hiç anlayamamıştım. O duyguyu tam anlamıyla o gün anladım. Ancak o noktada tabii yetmiş performansımız bitmiş; iş işten geçmişti.

Küçük bir quiz yaparsak, tek kelimeyle cevaplar mısın?
a) Sahne – Hayat
b) Sevgi – Temel
c) Şöhret – Uçucu
d) Para – Savaş
e) Aile – Sıcak


Engin Tufan Sevimli | Turkish Life Magazine © 2017 | NEW YORK