Amerika Başkanı Donald Trump bugün, BM Genel Kurulu’ndaki ilk konuşmasını yaptı. Trump konuşmasında İran, Venezuela ve Kuzey Kore’ye yüklendi, Türkiye ve Ürdün gibi ülkelere de mülteci krizindeki rolleri nedeniyle teşekkür etti.

Trump, İran’ı ekonomik açıdan hukuksuz bir ülke olarak tanımladı, tek ihracatının “terörizm” olduğunu kaydetti. Başkan, İran’ın internet’i kapatarak, uydu antenlerini kırarak ve muhalifleri hapse atarak baskıcı bir rejim olduğuna da işaret etti.

İran’ı teröre destek vermemeye çağıran Trump, İran’la imzalanan nükleer anlaşmayı da eleştirdi ve bunun Amerika’nın taraf olduğu en kötü ve “utanç verici” bir anlaşma olduğunu kaydetti. Trump İran’ı “ekonomik olarak tükenmiş bir haydut devlet” olarak niteledi.

Trump, Kuzey Kore liderinin de son denemeleri nedeniyle intihara kalkıştığını söyleyerek, “roket adam intihar görevinde” ifadesini kullandı.. ABD’nin kendisi ve müttefiklerini koruması gerekirse, Kuzey Kore’ye karşı hiçbir yoldan kaçınmayacaklarını vurgulayan Trump, böyle bir durumda “Kuzey Kore’yi tamamen yok etmekten başka seçeneklerinin kalmayacağı” uyarısında bulundu.

Trump, Kim Jong Un’un “pervasızca nükleer silahlar peşinde koşmasının” tüm dünyayı tehdit ettiğini belirterek, ülkeleri Kuzey Kore liderine karşı koymaya çağırdı.

Konuşmasında “radikal İslami terörizm” ifadesini kullanan ABD Başkanı, “Radikal İslami terörizmi durduracağız çünkü ülkesimizi ve esasında tüm dünyayı parçalamasına izin veremeyiz” dedi.

Trump, Venezuela’da halkın yeniden demokrasiye kavuşmasını istediklerini, eğer baskılar devam ederse rejime karşı daha fazla adım atmaya hazır olduklarını da dile getirdi. Trump, “Burada temsil edilen bütün ülkeleri de bu çok ciddi krizi ele almada daha fazlasını yapmaya hazır olmaya çağırıyorum. Venezuela’da demokrasi ve siyasi özgürlüklerin tam olarak yeniden tesis edilmesi çağrısında bulunuyoruz” diye konuştu.

Trump, daha önceki konuşmalarında olduğu gibi Amerika’nın BM’nin mali yükünü adil olmayan bir şekilde üstlendiğine de dikkat çekti.

Seçim kampanyasından bu yana sürekli tekrarladığı “Önce Amerika” sloganına da konuşmasında atıfta bulunan Trump, her bir ülkenin önce kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmesi ama ortak bir tehditle karşı karşıya olduklarında ise birararaya gelmesi gerektiğini kaydetti.

Trump, “farklı ülkelerden aynı kültürleri, gelenekleri ya da aynı hükümet sistemlerini paylaşmalarını beklemediklerini ancak tüm ülkelerin kendi halklarının çıkarlarına ve diğer her egemen ülkenin haklarına saygı göstermesini beklediklerini” belirtti.

Trump, bu sabah attığı tweet mesajında “BM’de büyük gün – bazı çok güzel şeyler oluyor ve bazı çetrefilli şeyler de…” dedi. Trump, devamla “Çok önemli konuşma saat 10.00’da” şeklinde kendi konuşmasına da atıfta bulunmuştu.

Trump Pazartesi günü yaptığı açıklamada, BM Atom Enerjisi Dairesi’nin İran’ın nükleer programını gözlemleme konusunda yeterince sıkı davranmaması halinde Amerika’nın ve diğer beş ülkenin İran’la 2015’te imzaladıkları nükleer anlaşmadan çekilebileceklerini söylemişti.

Beyaz Saray yetkilileri Trump’ın bugünkü konuşmasını hazırlamak için çok çaba harcadığını bildirdi.

Trump hem adaylığı sırasında, hem de göreve geldikten sonra BM’yi sadece konuşma yapılan bir yer olarak tanımlamış, demokrasiyle ilgili konularda zayıf ve yetersiz kalmakla eleştirmişti.

Trump, Pazartesi günü konuşma yaptığı BM reform toplantısında eleştirilerinin tonunu düşürmüş, tüm üye ülkelerden cesur tavır takınmalarını istemiş, geçmişin işlemeyen yollarında yürümektense değişime açık olmaları çağrısı yapmıştı.

Trump ayrıca Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ve Latin Amerikalı liderlerle de biraraya geldi. Bu görüşmelerde Ortadoğu üzerinde İran’ın etkisi görüşüldü.

Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Brian Hook, Fransız ve İsrailli yetkililerin İran’ın Suriye, Yemen, Irak ve Lübnan’daki faaliyetlerinden duydukları kaygıyı dile getirdiklerini aktardı. Hook, Suriye’nin “Lübnanlaşmaması” konusunun özellikle konuşulduğunu söyledi.

Hook’a göre Trump ayrıca Obama döneminde imzalanan İran’ın nükleer programı ve iklim anlaşmasının Amerika için büyük haksızlık olduğunu düşünüyor.