Dünyadaki olumsuz gelişmeleri takip ettiğinizde, gardınız eskisinden daha az düşmeye başladıysa ya duyarsızlaşmışsınız ya da kendinize alternatif yaşam sahaları yaratmışsınız demektir.

Eğer sizi özetleyen ikinci şıksa, şanslısınız. Uluslararası politika sahnesinde giderek yükselen otoriter sesler, hayal gücümüzü kısıtlayan öğretilmiş kalıplar ve zihnimize nüfuz eden yerleşik biçimlerin arasında hala kendiniz olabilmeyi başarabiliyorsanız, Hussein Chalayan’ın 16 yıl sonra yeniden Londra Moda Haftası’nda tanıttığı Sonbahar/Kış 2017-18 koleksiyonunun kutlamasına ilham vermiş olabilirsiniz.

“Yeni yaşam biçimleri kurmak mümkün mü?” diye soruyor Chalayan giderek yalnızlaşan, rengini kaybeden ve izole bir hayat süren insanları koleksiyonun merkezine koyarak. Biçimlere, şekillere ve kalıplara karşı bir meydan okuma olarak da yorumlayabiliriz bu koleksiyonu. Genel hatlarıyla sakin, düz ve yalın çizgileri barındıran tasarımlar, kolektif ruhunu kaybetmeyen geleneksel Yunan kültüründen besleniyor.

Koleksiyon her ne kadar geleneksel referanslara dayansa da, Chalayan’ın eşsiz ve özgün tasarım dili çağdaş ve yenilikçi cümleler kurmayı başarabilmiş yine. Düz blazer ceketlerin veya elbiselerin içinden ani bir hareketle etrafa saçılan folyolar Chalayan’ın şaşırtmayı seven tasarım üslubunun en güncel örneği.

Sakin bir tempoda ilerleyip dramatik bir protestoya evrilen Chalayan Sonbahar/Kış 2017-18 defilesinin en vurucu anı, hırçın bir protestonun renkli bir şölene dönüşmesiydi. Suzy Menkes de çok etkilenmiş olmalı ki kuliste basın mensupları ile buluşan Chalayan’a ilk soruyu bu dönüşüm hakkında sordu.

“Protesto ve kutlamadan oluşan bir defileydi bu. Hayatta böyle değil mi zaten? Madalyon gibi çift yüzlü.” dedi Chalayan. Yeni biçimler geliştirmek için yaptığı çağrıyı kendisinden dinlemek istedim ama o ucunu açık tutup yorumu bizlere bıraktı. Belki yeni bir ideoloji, belki yeni bir inanç, belki de yepyeni bir kimlikten bahsediyor Chalayan. Nasıl veya ne kadarını anlamak istediğimiz ise bizlere kalmış…