6 yıldır devam eden Oda TV davası bugünkü beraat beklentilerine karşın 12 Nisan’a ertelendi. Sanıklardan tutuklu gazeteci Ahmet Şık mahkemede, “Cemaatin savcı ve hakimlerininkinden farklı bir yargı teşkilatı yok” dedi.

gündemine oturan OdaTV Davası’nda karar duruşması olması beklenen bugünkü duruşma, mahkeme heyetinin değiştiği gerekçesiyle 12 Nisan’a ertelendi. Savcı, 14 Aralık 2016’daki mütalaasında ise Oda TV davasında yargılanan tüm sanıkların beraatini istemişti. Sanıklar ve savunma avukatları, Oda TV davasında sorumluluğu bulunan tüm polis, savcı ve hakimlerin de mahkeme karşısına çıkarılmasını talep etti.
Sabah 10.00 sularında başlayan ve 9 saat süren duruşma, Çağlayan Adliyesi’ndeki 18.Ağır Ceza Mahkemesi’nde gerçekleştirildi. Gazeteciler Nedim Şener, Soner Yalçın ile Yalçın Küçük ve eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın aralarında bulunduğu sanıklar hakim karşısına çıktı. Tutuksuz yargılanan sanıklarla beraber, “FETÖ ve PKK propagandası yaptığı” iddiasıyla Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan gazeteci Ahmet Şık da cezaevinden getirilerek duruşmada hazır bulundu.
Duruşmayı izlemek üzere mahkeme salonu önünde toplanan yerli yabancı yaklaşık 100 gazeteci, duruşma salonunda yer olmadığı gerekçesiyle salona alınmadı. Kararı protesto eden gazeteciler şikayetlerini avukatlar aracılığı ile mahkeme başkanlığına ilettiler. Gazetecilerin ısrarlı protestolarının ardından mahkeme heyeti gazetecilerin küçük gruplar halinde dönüşümlü olarak duruşmayı izlemesine onay verdi.

“Darbecileri kıskandıran cunta rejimi”
Duruşmada diğer sanıklar ile birlikte mütalaaya yönelik son sözlerini söyleyen Ahmet Şık, kendisinin cemaat kumpasıyla sanığı haline getirildiği Oda TV davasının bu son duruşmasına “FETÖ propagandası gerekçesi ile tutuklu olduğu cezaevinden getirildiğine işaret etti. Şık, “Sonlanması beklenen bu davada olduğu gibi yine gazetecilik faaliyetlerim soruşturma konusu ediliyor. Yani ‘mankurtlar’ denilen Cemaat’in savcı ve hakimlerininkinden farklı bir yargı teşkilatı yok. O zaman bir takım suçlar gizli kalsın diye tutuklama terörüne maruz kalmıştım. Şimdi de öyle. Yazılmasın, konuşulmasın, duyulmasın, bilinmesin istenen gerçeklerin ne yapılırsa yapılsın ortaya çıkacağından kimsenin kuşkusu olmasın” diye konuştu. Şık, kumpas davalarının tetikçiliğini üstlenenlerin AKP tarafından desteklendiğini belirterek, “Eski suç ortağının, geride bir dolu kuşkulu ve karanlık soru bırakan bu kanlı kalkışmasını ‘Allah’ın lütfu’ fırsatçılığına çeviren iktidar, engellenen darbecileri kıskandıran bir cunta rejimini hayata geçirdi” diye konuştu.

“Düşman ceza hukukuyla yargılandık”
Sanık gazeteci Sait Çakır da mütalaaya yönelik son sözünde, “Düşman ceza hukukuyla yargılandık” dedi. Müstear isminin iddianamede ‘kod isim’ olarak yazıldığını dile getiren Çakır, “Bu iddianame polis çırakları tarafından yazıldı. Bize yapılan bir devlet politikasıydı” diye konuştu. Son sözünde dava dosyalarında yapılan usulsüzlükleri anlatan Hanefi Avcı ise, “Buradaki gerçek, Gülen Cemaati’nin ürettiği dosyalarla yaptığı bir operasyondur. Cemaat kendi yazdıkları belgeleri Odatv bilgisayarlarına koydu” dedi. Sanıklardan Oda TV yazarı Barış Terkoğlu da eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında “Silahlı terör örgütünün Fethullahçı olduğunu o gece öğrendim, bana ahmak diyebilirsiniz” şeklinde açıklamasını hatırlatarak, şunları söyledi: “Size ne anlatayım? Çok afedersiniz, kendisi için kullandığı ifadeyi tekrar ettiğim için özür diliyorum, beni Bülent Arınç kadar ‘ahmak’ olmadığım için mi cezalandıracaksınız? Ya da devletin tepesinde ‘kandırılmaya bıkmamış’lardan olmadığım için mi suçlayacaksınız?”

Bu sefer “FETÖ/PKK”dan tutuklandı
Ergenekon Soruşturması kapsamında açılan Oda TV davası nedeniyle 3 Mart 2011 tarihinde gözaltına alınan Ahmet Şık’ın gözaltına alınırken Gülen yapılanmasını kastederek söylediği “Dokunan yanar” cümlesi, bir dönemin sembolü haline geldi. Gözaltına alındıktan 3 gün sonra gazeteci Nedim Şener ile birlikte tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne konan Şık, 375 gün sonra 12 Mart 2012 tarihinde Şener ile birlikte tahliye edildi. Savcı, 14 Aralık 2016’daki mütalaasında ise Oda TV davasında yargılanan tüm sanıkların beraatini istemişti. 29 Aralık 2016 tarihinde ise Ahmet Şık, sosyal medya paylaşımları ve haberleri nedeniyle gözaltına alındı. İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliği, 30 Aralık 2016’da Şık hakkında “FETÖ/PDY ve PKK” propagandasını yaptığı iddiasıyla tutuklama kararı verdi. Şık, o tarihten beri Silivri Cezaevi’nde tutuluyor.

“Yansak da dokunacağız”
Duruşma öncesinde Ahmet Şık’ın gazeteci arkadaşları adliye önünde bir basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasını okuyan Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Özgür Mumcu, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’ne göre bugün Türkiye’nin dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi olduğunu söyledi. Bugün Türkiye’de 140’dan fazla gazetecinin tutuklu ve hükümlü, 58 gazete, 28 televizyon, 34 radyo ve 5 haber ajansının kapatıldığını hatırlatan Mumcu, “1000’e yakın gazetecinin basın kartı iptal edildi. Cumhuriyet gazetesine operasyon yapıldı. İktidar bunları 15 Temmuz Darbesi’ni gerçekleştiren FETÖ ile mücadele için yaptığını söylüyor. Peki, FETÖ dediği cemaatin ipliğini pazara çıkaran Ahmet Şık nerede?” diye konuştu.
Ahmet Şık, Kadri Gürsel, Murat Sabuncu, Güray Öz ve Tunca Öğreten gibi gazetecilerin hapiste olduğunu, Özgür Gündem’le dayanışma içinde olan nöbetçi yayın yönetmenlerinin yargılanıp hapis cezasına çarptırıldığını dile getiren Mumcu, “O gün cemaatçilerin OdaTV davası üzerinden gazetecilere verdiği gözdağı bugün başka bir biçimde devam ediyor. Ama korku iklimine teslim olmayacağız. Gazetecilik yapmaya devam edeceğiz. Gazetecilik suç değildir. Gazeteciler derhal serbest bırakılmalı, ve tutuksuz yargılanmalıdır. Yansak da dokunacağız” dedi. Açıklamanın ardından “Özgür basın susturulamaz”, “Ahmet çıkacak yine yazacak” sloganları atıldı.

CHP’li Tanal: Hukuku mumla arıyoruz
Türkiye’de görülmekte olan basın davalarını DW Türkçe’ye değerlendiren CHP İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyesi Mahmut Tanal, Oda TV davasının açılmasından bugüne kadar geçen 6 yılda yaptıkları haberler nedeniyle yargılanan gazetecilerin sayısının katlanarak arttığına dikkat çekti. Tanal, Oda TV davasında telefon dinleme ve teknik takibi yürüten polislerin, iddianameyi düzenleyen savcıların ve duruşmayı yönetip kararı veren yargıçların tümünün şu anda ya cezaevinde tutuklu olduğunu ya da kaçak durumda olduğunu hatırlattı.
Bu kişilerin arkasındaki gücün, ilgili HSYK üyelerinin ve iktidardaki siyasilerin yargılanması gerektiğini öne süren Tanal, ifade özgürlüğü kapsamında haber yapan ve fikrini açıklayan gazetecilerin giderek artan bir şiddetle cezalandırıldığına, hapse atıldığına ve işinden edildiğine dikkat çekiyor. İktidarın gazetecilere gözdağı vererek halkın haber alma hakkına darbe vurmaya çalıştığına vurgu yapan Mahmut Tanal, şunları söyledi: “Bir ülkedeki demokrasi seviyesini anlamak için o ülkedeki basın davalarına bakmak yeterli. Ahmet Şık ve diğer gazeteciler, gazetecilik görevini yaptı. Onları uzun yıllar yargılayan, hapis yatıran isimlerin de adalet önüne çıkması gerekiyor. Ama maalesef hukukun değil despotizmin geçerli olduğu bir dönemden geçiyoruz. Şu anda hukuku mumla arıyoruz.”